atatürk ün ağaç sevgisi hikayesi

Atatürk Veliahd’la Almanya gezisine katılacağını, Fethi Okyar’a daha birkaç gün önce duyurmuştu. İki dost, candan kucaklaştılar. Sofya Garı’nda karşılama töreni ve resmî görüşmeler tamamlandıktan sonra Vahdeddin, Fethi Okyar’ı vagonuna davet ederek, Bulgarların izlediği politika üzerinde bilgi almıştı. KızılayMeydanı’ndan geçerken Güvenparkı ve oradaki anıtları görüyorsunuz. Peki orasının hikayesini biliyor musunuz? Güvenpark Anıtı (Güven Anıtı veya eski ismiyle Emniyet Abidesi), birçok mesaj taşıyan bir anıttır. Cumhuriyet tarihimizin tüm ilk heykelleri de öyle. Atatürk’ün 22 Ocak 1923 günü Bursa Şark ATATÜRKÜN EVİNİ GÖRMEK. Adana Kız İlk öğretmen Okulu mezunlarının geleneksel 50. yıl buluşmalarına 23-28 Mayıs 2017 tarihleri arasında bir araya gelerek bir yenisini daha ekledi. Bu gezi 2016 Balkanlar gezisinin devamı niteliğindedir. Ömrühep dertlerle geçen Aşık Veysel’in bir de hazin bir evlilik hikayesi vardı. Belki de bu evlilik ona gökyüzünü, ağaçları ve kuşları görememesi kadar acı vermişti ki “Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa.” sözleri dökülmüştü dudaklarından. Başka Bir Atatürkün ağaç sevgisi Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, köşkün hemen yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvan ağacın dallarının uzadığını ve binanın duvara dayandığını söyler. Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir: Mon Copain Est Sur Un Site De Rencontre. Atatürk’ün gençliğinden beri çay yerine her zaman kahveyi tercih ettiğini biliyor muydunuz? Kahvesini şekersiz içmeyi seven Atatürk’ün bu alışkanlığı elbette bir tercih sebebi değil. Harp zamanı şeker bulmak imkansıza yakın olunca şekersiz kahve içmek de onun için bir alışkanlık olmuş. 1938 yılında hayatını kaybeden Atatürk’ün o dönemlerde yakınında bulunan dostlarından biri olan yazar Falih Rıfkı Atay “Çankaya” adlı yapıtında şunları yazıyor “Gazi 29 Ekim 1933 tarihinde, yani Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yılında hastaydı. Halsizliği gözle görülür bir hal almıştı. Sabahlara kadar süren sofra sohbetlerinin eski neşesi kalmamıştı. Hayatının hiçbir devresinde şikâyetçi olmamış bu sarışın adam gün be gün karşımızda eriyordu.” 7 Eylül 1938 günü Prof. Dr. Fiessinger, Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ü muayene ettikten sonra kendisine şöyle der “Görüyorum ki, önerilerimi pek dikkate almıyorsunuz. Oysa sıhhatiniz her şeyden önemli. Sigarayı azaltmış olmanız çok memnuniyet verici, ancak yanında lütfen kahve içmeyin. Şu anda sizin için bir fincan kahve bir kadeh alkolden daha tehlikeli. Lütfen kahve içme alışkanlığından vazgeçelim.” “Tamam Doktor, siz nasıl istiyorsanız öyle yapalım. Ama son kahvemi birlikte içmeyi teklif ediyorum size.” “Emriniz olur. Biraz sonra kahveler gelir, biri şekerli diğeri şekersizdir. Gazi, Doktor’la sohbet ederek kahvesini içer ve bu kahve Atatürk’ün hayata veda etmeden önce içtiği son kahvedir. Doktor saraydan ayrıldıktan hemen sonra manevi kızı Sabiha Gökçen Hanım, nöbetçi doktordan izin alarak Paşa’nın odasına girer. Gazi, onu görür görmez hemen yanına çağırır. son-kahve “Gel Sabiha, gel çocuk. Sana bir sır vereceğim.” “Emredin efendim.” “Şu masanın üstündeki kahve fincanını görüyor musun?” “Evet, efendim.” “İşte o benim içtiğim son kahve… Profesör Fiessinger kahve içmemi kati surette yasakladı.” Sabiha Gökçen Atatürk’e ait olan kahve fincanını alarak odadan çıktıktan sonra tam 65 yıl bu kahve fincanını telvesiyle birlikte saklıyor. Atatürk’ün vefatından önce içtiği son kahve Fotoğrafını gördüğünüz telvesi üzerindeki bu kahve fincanı ise Atatürk’ün içtiği son kahvenin fincanı. Sevgili Sahiba Gökçen, vefat etmeden önce yazar Eriş Ülger armağana etmiş. Kahve, keyif ve yaşam platformu. Atatürk 1930’da bir ağaç dalının kesilmesini önlemek için 2 katlı köşkünü metre ileri aldırmıştı O tarihten bu yana Yürüyen Köşk’ olarak anılan yapının taşınma öyküsünün belgeseli çekiliyor... Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e 1930 yılında Yalova'daki yazlık köşkünün çatısına değen çınar ağacı dallarından birinin köşkün çatısına değdiği ve kesilmesi gerektiği bildirilir. Atatürk, ağaç dalının kesilmesi yerine köşkün ileri taşınmasını ister. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları, binanın temelleri altına yerleştirilir ve bina rayların üzerine oturtulur. Bu yöntemle köşk, 4 metre 80 santim kaydırılır. Atatürk'ün bizzat katıldığı çalışmalar tamamlandığında ise hem yapı yıkılmaktan, hem de çınar kesilmekten kurtulur. Bu tarihten sonra ise iki katlı bina Yürüyen Köşk' olarak anılmaya YER ALIYORYürüyen Köşk ismini alan yapı, 1929 yılında Ulu Önder Atatürk'ün talimatıyla şehir merkezi sahile VE DOĞAYürüyen Köşk'ün dönemin şartlarında taşınma hikayesi belgesele konu oldu. Filmin yönetmenliğini bugüne kadar uluslararası ödüllü belgesel filmlere imza atan yapımcı ve yönetmen Fehmi Gerçeker GerçekerGerçekler, belgeselde Atatürk'ün doğa sevgisi ve çevrecilik anlayışını gözler önüne koymayı amaçlıyor. Belgeselde araştırmacı-yazar olarak yer alan tarihçi Sinan Meydan “Yürüyen Köşk, Atatürk'ün doğa ve çevre sevgisinin sembolik uygulamalarından en önemlisidir” diyerek Yürüyen Köşk'ün Atatürk'ün sevgi ve barış insanı olduğunun en gözle görülür kanıtlarından biri olduğunu çalışmalara bizzat ÇEVRECİ BAŞKANMeydan, “Atatürk, bir ağacın dalının kesilmesini bile kabul etmeyecek kadar yaşama sevgisi dolu bir barış insanıdır. Atatürk, yüz yıl önce sadece bağımsızlığa, milli egemenliğe, çağdaş uygarlığa değil çevreciliğe de vurgu yaparak tarihe geçmiştir” dedi. Belgeselin 19 Mayıs 2020'de tamamlanıp dünyanın çeşitli ülkelerine dağıtılacağını açıklayan yönetmen Fehmi Gerçeker de filmle ilgili şunları söyledi “Yaptığımız belgesel filmle dünyanın ilk çevreci devlet başkanı olan Atatürk'ün bu çok az bilinen yönünü ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Alanında uzman birçok kişinin görüşleri de yer alacak. Film, Türkçenin yanında, İngilizce, Almanca, Fransızca ve Japonca olacak.”Altına ray döşenen köşk kaydırılmıştı. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, 1. Cumhurbaşkanımız, Anafartalar Fatihi, Kurtuluş savaşının Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 78 ci senesinde rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal’in liderliği ve komutanlığının yanı sıra onun tabiat sevgisi ve çevre değerlerine verdiği önemde örnek teşkil etmektedir. Mustafa Kemal’in 1881 dE Selanik’te mütevazı bir evde başlayan yaşamı, 57 yıl sonra en verimli çağında Dolmabahçe’de sona erdiğinde tüm ulus mateme boğulmuş, yokluğu hiçbir zaman doldurulamamıştır. Her alanda onun eksikliğini millet olarak hep duyuyoruz. Bugün ülkemizde değişik görüşten pek çok insanın Atatürk’ten aldığı fikirler ve söylemler vardır. Kim bir konuda görüş belirtmek istiyorsa ona mal edilen bir sözünü öne çıkararak arkasına sığınabiliyor. Fakat temel felsefesi tam bağımsız ve çağdaş bir Türkiye olan Aziz Atatürk’ün çizdiği yolda, gösterdiği ülküde yürümek demek onun fikirlerini tekrarlamak değil, bizzat uygulamak ve yaşatmak olmalıdır. Onun tabiat sevgisini anlamak için işte birkaç örnek “Yeşili Görmeyen Gözler Renk Zevkinden Yoksun Demektir”, anlayışını kalbinde yaşatan Gazi, yaşamının son günlerini geçirdiği Dolmabahçe’de hasta yatağının karşısındaki duvarda bir ormanı ve küçük bir çayırlığı gösteren tablo asıldır. Manevi kızı Afet İnan şöyle anlatıyor“Son günlerde, o tabloya uzun uzun bakar ve Afet, oralara gidelim, ağaçlar altında dolaşalım, basit bir hayata kavuşalım. “Son arzum, yeşillik ve ağaçlıktır, fakat yaz kış yeşil duran ağaçlar altında olmaktır” derdi. Ruhu şad olsun. İnşallah öbür dünyada mekânı yeşilliktir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Ankara’da bir orman oluşturmak isteyen Atatürk, kendisine armağan edilen şimdiki Atatürk Orman Çiftliğinin bulunduğu sahada ülkenin en büyük orman çiftliğini kurmuştur. Alana ilk fidan dikimi sırasında kendisine eşlik eden yabancı elçilerin ve uzmanların “Paşam, bölge toprağı kıraçtır ağaç yetiştirmeye elverişli değildir boşuna çaba harcamayın “ sözlerine ve sahanın toprak analiz raporlarının olumsuz olmasına rağmen “Burası Vatan Toprağıdır Ve Kaderine Terk Edilemez” demiş ve buranın yeşillendirilmesi ve ihya edilmesi için büyük çaba harcamıştır. NOT; 1925 yılında Ankara’da Beştepe’de oluşturulan orman çiftliği-daha sonra Gazi Orman Çiftliği adını almış, 1937 de Atatürk tarafından diğer mallarıyla birlikte hazineye devredilmiş,1950 yılında da Atatürk Orman Çiftliği adı verilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece Ankara’da değil tüm yurt satında tarımın ve ormancılığın gelişmesi için hayatı boyunca uğraşı vermiştir. İzmir’de Kongresi’nde “Milli Ekonominin Temeli Ziraattır, Fendir” diye başlayan konuşmasında ülkenin geleceğinin ve iktisadi kalkınmanın ziraata ve tarıma önem verilmesiyle mümkün olduğunu belirtmiştir. Mustafa Kemal, Yalova’da kendi adına yaptırılan köşk inşaatı sırasında kesilmesi icap eden çınar ağacının kesilmesini önlediği gibi inşaatın temelinin taşınmasını sağlamıştır. İstanbul Belediyesi Fen İşlerinden gelen heyet yetişkin bir ağacın kesilmesini önlemek için binanın altına yerleştirdikleri raylarla 4m. doğuya doğru binayı kaydırmışlardır. Yalova’daki “Yürüyen Köşk” ün hikayesi Atatürk’ün ağaç sevgisinin en güzel örneğidir. “Yurt toprağı kutlu olan sensin biz hepimiz senin için fedaiyiz” sözleri bütün çevrecilerin kulağında küpe olmuştur Bugün ülkemiz topraklarının erozyonla maruz kaldığı tehlike, ormansızlaşma ve yeşil alanların yok edilmesi, sulak alanlarımızın azalması, verimli tarım topraklarımızın yok olması, tarihi ve kültürel değerlerimizden uzaklaşılması, doğal kaynaklarımızın durumu ve çevreyi koruma konusunda onun fikirleri ve yaşantısı çevrecilere örnek olmalıdır. Emin ki Büyük Atatürk’ün gençliğe hitabesini yazarken bize verdiği görevlerin içinde “Ey Türk gençliği birinci vazifen Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” derken sadece dış güçlere karşı değil iç düşmanlara karşıda dikkatli olmamızı istemiştir. Bu ifadenin içinde sadece rejime sahip çıkmak yoktur. Bu ifadenin içinde ülkemizin tabiatına, doğal güzelliklerine, havasına, suyuna bütün kaynaklarına ve tüm değerlerine sahip çıkmak vardır. Bu bizim atalarımıza karşı, geleceğimizin teminatı çocuklarımıza karşı ve şehitlerimize karşı sorumluluğumuzdur. Ülkesini candan seven, vatan sevgisi, toprak sevgisi ve ay yıldızlı bayrak sevgisini yüreğinde hisseden bireyler olarak, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve aziz şehitlerimizin emanetini ilelebet yaşatmak istiyorsak toprağımıza, yaprağımıza ve ay yıldızlı bayrağımıza daima sahip çıkmalıyız. Bunun için milli birlik ve beraberlik içinde birbirimize daha sıkı sarılarak hareket etmeliyiz. Bugün bu duygulara daha çok ihtiyacımız vardır. Kalın sağlıcakla… ÇEVRECİ SÖZÜ Ağaç, Çiçek ve Yeşillik Medeniyet demektir.

atatürk ün ağaç sevgisi hikayesi